
Not: Bu yazı spoiler içermektedir.
Ütopik, psikolojik hatta politik bir film olan David Desola ve Pedro Rivero’nun yazdığı, İspanyol Galder Gaztelu-Urrutia‘nın yönettiği Platform, son dönemin en iyi filmlerinden olsa gerek.
Film, El Hoyo isminde 333 kattan oluşan – günümüz dünyasının benzer bir örneği olduğu iddiasını taşıdığını söyleyebileceğimiz – mahkûmlarının “delik”, “bok çukuru” olarak ifade ettiği ve her katına ikişerli olarak tıkıldığı dikey bir hapishanede geçmektedir. Oluşturulan bu ütopik evrene göre insanlar üç gruba ayrılmaktadır: yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler. El Hoyo sakinleri, yönetimin belirlediği kurallar çerçevesinde yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Delik, hayat gibi kendine göre bir düzen ya da bir sistemle yönetilmektedir. Bu sistemin de efendileri ve köleleri bulunmaktadır. Yönetim efendisi, deliğin içinde olanlar kölelerdir. Mahkûmların ayakta kalmak için mücadele ettiği bu sistemde katlar her ay değiştirilmektedir.
Film, adını her gün çeşitli yiyeceklerle dolu bir şekilde hapishanenin tam ortasına yerleştirilen kısa süreliğine yukarıdan aşağıya doğru inen Platform isimli sistemden almaktadır. Platform en alt kata inene kadar yukarıdakiler tarafından her şey büyük bir açgözlülükle tüketildiğinden aşağıya doğru indikçe aşağıdakiler grubuna yiyecek kalmamakta bu nedenle aşağıdakiler ölümle burun buruna gelmektedir. Bu durum aslında her ay katlar değiştiğinden herkes için geçerlidir.
Platform, kapital düzene, kapital düzenin vahşiliğine yine bu düzene yakışır bir şekilde vahşice gönderme yapıyor. Hapishanede aşağıdakiler açlıktan ölmemek için kat arkadaşını öldürerek onu yeme noktasına varan bir durum yaşanıyor. Kapital düzende de insanlar soyut manada birbirini yemekten farksız yaşamıyor ne yazık ki.
Filmin başrolünde yer alan Goreng karakterini ise buraya iten nedir ya da insanlar nasıl buraya düşmektedir? Goreng, platforma bir diploma alma ümidiyle gönüllü olarak gelirken Goreng’in ilk hücre arkadaşı olan Trimagasi gibi suçlular ise ya zorla bu hapishaneye gönderiliyor, ya da cezalarının indirilmesi için gelmeyi tercih ediyor. Goreng’in diploma alma amaçlı Platforma geldiği göz önünde bulundurulsa buranın deneysel bir mekân olduğu da söylenebilir. Ancak Platform’un neden oluşturulduğu, tam olarak ne üzerine deney yapıldığı ile ilgili net bir açıklama yapılmamakta seyircinin yorumuna bırakılmaktadır. Aslında günümüz dünyasına benzer bir durum değil midir bu? Güçlülerin güçsüzleri ezdiği, güçlülerin görkemli(!) hayatlarına daha da görkem katmak ve çıkarları için her türlü şeyi gereksiz bir hırs için yaptığı bir dünya değil mi burası? Peki, bu açgözlülük neden?
Film, Goreng’in ilk hücre arkadaşı Trimagasi ile alt kata düşmesi ve Trimagasi’nin ölmemek için Goreng’i tutsak ederek bedeninden beslenmeyi düşünmesi ve ardından Platform’un üzerinde beliren kızını arayan ruh hastası olarak aktarılan Miharu isimli Uzak Doğulu kadının Goreng’i kurtarması ile devam eder.
Goreng bu zorlu aşamayı atlattıktan sonra sonraki ay gözünü açtığında köpeği olan bir kadınla aynı odada ve daha üst katlarda kaldığını görür. Oda arkadaşı, Imoguiri, yıllarca bu acımasız düzen için çalışan ancak daha sonra bu acımasızlığa daha fazla dayanamayarak platformda kalan insanlara yardım etmek maksadıyla kendi isteğiyle platforma gelen eski bir yöneticiler ayakçısıdır. Platformla ilgili detayları da Imoguiri’den öğreniriz. Imoguiri, bu deneysel mekânın sosyal dayanışmanın spontane bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla kurulduğunu söyler.
Spantone dayanışma denilen bu kavrama göre herkes ihtiyacı kadarını yese kimse açlıktan ölmeyecektir. Ancak, insanlar öylesine açgözlü ve düşüncesizce davranmaktadırlar ki böyle bir dayanışmayı düşünemezler. Özel mülkiyet anlayışına inanmayan, paylaşımcı, sınıfsız anlayışı savunan Komünizmde de benzer düşünce vardır.
Platform, kapital düzene ağır bir eleştiri getirip insanların bu düzenle ne denli çirkinleştiğini gösterirken aslında insan varlığının ne tür bir varlık olduğunu, olumsuz koşullarda insanların ne denli hayvanlaşacağını aktarmaya çalışmaktadır. Dostoyevski’nin “Yer Altından Notlar” kitabında “İnsan alışan bir hayvandır” sözünü adeta Platform doğrular niteliktedir. İnsan varlığı bulunduğu ortama kolayca ayak uydurmakta yaşama içgüdüsüyle insani değerleri bir kenara iterek alışan bir hayvana dönüşmektedir.
Imoguiri’nin spantone sosyal dayanışma fikrine karşılık Goreng ise belki de sosyal dayanışmanın ortaya çıkması hâlinde onu nasıl bastıracaklarını öğrenmek için böyle bir yer kurulduğu fikrini ortaya atar. Film ilerledikçe Imoguiri’nin bazı bilgilerinin yanlış olduğu – kat sayısı, 16 yaşından küçüklerin alınmadığı vs. – Goreng’in ortaya attığı fikrin daha doğru olduğu görülür. Goreng’in El Hoyo’daki bu acımasız düzene karşı durmaya çalıştığını ve filmdeki misyonunun da bu olduğunu vurgulamak gerekir. Goreng, filmin en başından itibaren olan biteni anlamaya çalışıp bir uyanış yaşadıktan sonra bu düzeni yıkmak için ne yapılmalıdır sorgulamasından yola çıkarak mücadeleye girişir.
İnsanlara yardım etmeye çalışan Imoguiri, sonrasında çabalarının sonuçsuz olduğunu görerek pes eder. Günümüz dünyasında da yaşamın gerçek yüzünün farkında olup kendini insani değerler için feda eden kötülüğe karşı mücadele eden ancak kötü kalabalık karşısında duramayacağını anlayıp pes eden birçok insan yok mudur? Birçoğumuzun ağzında dünyanın acımasız, adaletsiz bir yer olduğu cümleleri dolaşmıyor mu? Birçoğumuz olan biteni seyretmekten başka ne yapıyor ki? Her birimiz aslında bu kapital düzenin kurbanları değil miyiz? Gerçek yaşamda en basit şeylerin değerini bilmeyen birçoğumuz için bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze Platform.
Imoguiri’nin ölümünden sonra Goreng ayakta kalmak için Imouiri’nin bedeninden beslenme fikrine direnerek sonraki ay Baharat isimli siyahi bir mahkumla yaşamaya başlar. Goreng, Baharat’ı da yanına alarak spontane dayanışma fikri doğrultusunda en alt kattakilere yemek ulaştırma çabasına girişirler. Platformun üzerine çıkıp her kattakilere azar azar yemekleri paylaştırırlar. Ancak kimisinin öylesine açlıktan gözü dönmüştür ki Goreng ve Baharat oldukça zorlanırlar, Goreng ve Baharat’ın birlik kurma fikrini benimsemezler. Goreng ve Baharat’ın dışında hiç kimsenin bu düzeni bozma güçleri yoktur. Goreng ve Baharat aşağıya indikçe hapishanede Imoguiri’den öğrendikleri 200 kattan daha fazla katın olduğunu görürler. Bu mücadelelerinin boşuna olduğunun farkına varıp sıfırıncı katta çalışanlara bir mesaj göndermeye karar verirler. Amaçları, yönetimdekilerin onların düzeni bozma çabalarının olduğunun farkına varmaları.
Sıfırıncı kata indiklerinde Baharat ölmüş, Goreng ise zar zor ayakta kalır vaziyettedir. Sıfırıncı kata ulaştığımızda Miharu isimli Uzak Doğulu kadının kızı olacağını tahmin edebileceğimiz küçük bir kız ortaya çıkar. Küçük kız, yönetimin vicdanını harekete geçirmek, umudun bitmemesi gerektiği mesajına yönelik film de yer bulsa gerek.
Film, bu şekilde sonuçlanırken net bir sonla karşılaşmamaktayız. Aslında Platform filminin amacının yaşadığımız dünya konusunda bizi uyarmak olduğunu, Platform’da yaşanılanlardan farklı bir dünyada yaşamadığımızı gitgide acımasız bir düzenin kurbanı olmaya başladığımızı göstermek olduğunu sona değil sürece odaklanmamız gerektiğini belirtmek gerekir. Sonuç olarak Platform, günümüz dünyasına kapital evrenin dilinden ağır bir eleştiri olarak okunmalı.