DENEMEEDEBİYATZEYNEP MUTLUAY

MEHMET PİŞKİN VE SÜTE KOŞAN YILANLAR ANISINA

Neden böyle alakasız bir başlık attım bilmiyorum; ama hayat da aslında nedir ki; ne ile gerçekten bağlantılıdır ki? Kaldı ki hep bir neden sonuç ilişkisi olması gerekiyor mu ki? Tartışılır. Bence absürtlük iyidir. Tam da bu saçma hayata yakışır olan belki de saçmalamaktır; dadaistler kadar olmasa bile. Ya intihar, en büyük saçmalık mıdır acaba; yoksa…

Peki saçma ölümler var mıdır, saçma cümleler olduğu gibi? Saçma yaşamlar var elbette. Dağınık, başıboş, kendinin farkında olmayan, kaybedilmiş, tüketilmiş yaşamlar. Birçoğumuzun yaşadığı yani. Şu yeryüzünde yaşanmış, yaşanıyor ve yaşanacak olan milyonlarca amaçsız, başıboş, ne idiğü belirsiz safradan ibaret, kendinden bihaber milyonlarca yaşam tonlaması var. Ve var olacak, var olmaya devam edecek.

Ama dostlar saçma ölüm yoktur. Bazen sevdiklerinin kollarında yaşlı ve huzur içinde can verirsin, bazen boğularak acılar içinde, bazen bir sinema çıkışında mutluyken hiç ummadık bir zamanda bir trafik kazasıyla yüzünde donmuş bir gülümsemeyle, bazen beynindeki tümör yüzünden yıllarca acı çeke çeke ve sonunda ölmeyi isteye isteye, bazen de en sevdiğini sizin bebeğinizi doğururken, bir yaratığa can verirken ansızın hiç olursun. Hiçlikten varlık yaratırsın…

Ölümlerin en kutsalı anne ölümleri mesela. Olamaz mı, olabilir? Savaşta, yangında, soygunda, erkek teröründe binlerce çeşidinde ölürsün. Hatta bazen dayanamazsın aşkın acısına atıverirsin kendini boğazın derin sularına, yok olmak istersin, ciğerlerini yırtan acının beynini, aklını yok etmesini istersin.

Bazen dünyanın yükü parasızlık, yalnızlık, eksiklik, vs sebeplerden iyiden iyiye dramatik bir hal alır ve atıverirsin kendini boşluğa. Bak işte hepsinde bir sebep var. Doğru – yanlış, değerli – değersiz… Ya sebebi yoksa elle tutulur bu ölme isteğinin? Dahası istekten de öteye geçmişse eyleme dönüşmüşse? Oğuz Atay, “Tutunamayanlar” da der ki kimse ontolojik sebeplerden intihar etmez. Sahi öyle mi?

Mehmet Pişkin neden öldü? Ya da neden yaşamayı seçmedi? Tonlarca inceleme yorum daha şimdiden yapıldı. Önyargılar ah o önyargılar!

Oysa ışığı kapatıp birkaç Ella şarkısını dinlediğinizde anlarsınız neden intihar ettiğini. Kendisinin de söylediği gibi ince, nazik eğlenceli kalabilmek, bu dünyanın vahşeti karşısında onun için her şeyden önemliydi. İşte tek mesele buydu. Aynı Ella şarkıları gibi ince, nazik, yumuşak, tatlı, naif.

Bu dünya hoyrat, rekabetçi, acımasız, sömüren bir girdap. Belki şarkıların tatlı yumuşaklığından çıkıp her sabah hayat denilen bu vahşi cangıla dalmak istemedi Mehmet, aslında çoğumuzda zaman zaman olan şey gibi. Belkide kandıramadı artık kendini. Mutsuzlukla mücadele edecek gücüm yok diyordu; hangimizin var ki?

Kaynayan süte koşan yılanların hikâyesini bilirsiniz. Bir eve bir yılan girdiğinde bolca süt kaynatılır. Yılan sütün kokusuna gelir ve kazanın içine atlar. Kandırılmış yılan baştan çıkarıcı süt kokusunda ölümünü getirir kendi elleriyle. Belki de bizde süte koşan yılanlarız. Arzularımız baştan çıkarıcı; ama bizi sona hazırlıyorlar. Belki daha yaşarken her anımızı bile isteye sonumuza odaklı bir şekilde hazırlıyoruz, hazırlanıyoruz hepimiz ölüme. Mehmet Pişkin’i yadırgamayın, o sadece süte biraz çabuk ulaştı.

Mehmet Pişkin’in vasiyeti de ne yazık ki yerine getirilmedi.

Zeynep Mutluay

Dünya şarkılara sığacak kadar küçük, anlam aranmayacak kadar kısa belki de…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu