MUSTAFA DAYANIRMÜZİKYAZARLAR

RUHUNUZA DOKUNACAK BİR KAÇ MELODİ

 

Piyano… Eğer zaten tınısını seviyor ve hissederek dinliyorsanız söyleyecek çok da fazla bir şey yok. Direkt aşağıda derlediğim eserlere gözatın. Ama yok ben dinlemem o melun aleti diyorsanız, bir şans verin derim. Ruhunuzun bu dokunuşa ihtiyacı var belki.


Neyse, ister dinleyin, isterseniz bu kısa girişi okuduktan sonra vazgeçin. Ben kendimce müzik dimağınızı genişletmek ve yeni türlere yelken açmanıza yardımcı olmak gibi bir çaba içerisindeyim. Belki etkilendiğiniz bir eseri merak eder ve Google amcaya danışırsınız nedir ne değildir diye. Oradan YouTube amcaya diğer benzer şarkılar için vs.

Bu önemsiz girişten sonra asıl meseleye geçmek istiyorum. İlk dinlediğim an ile şuan dinlediğimde duyduğum hazzın değişmediği bir kaç eseri paylaşmak istedim. Dinlediğimde beni gerçekliğin ötesinde bir huzura eriştiren bir tınısı var bu eserlerin. Sanki denizin üzerinde yürümek gibi. Adımlarınız suyun yüzeyinde ama düşme kaygınız (fikriniz) yok. Sanki gerçeküstü bir alemdeymişsiniz gibi. Ve bir tüy kadar hafifler benliğiniz.
O zaman az laf çok müzik:

Sad Violin

Hala kime ait olduğunu bilmememe rağmen, çokça zamandan beri tutmuş bırakmayan bir tanesi. Ben piyano ile kemanın eşsiz dansını dinlerim gözlerim kapalı. Siz ne hissediyorsunuz? (Belki bu yazıdan sonra öğrenirim eserin sahibini)

Nuvole Bianche

İtalyan piyanist Ludovico Einauidi’ye ait bir eser. Kendisini kendimce keşfettiğim bir şarkıdır. Katlanarak artan bir hissiyatı var şarkının. Öyle ki düğünümde dahi davetlilerin yemek yediği bölümde arka planda çaldı.

Una Mattina

Yine Ludovico Einaudi’ye ait başka bir eser. Intouchables(2011) adlı izlenmeye değer filmin de soundtrack’ıdır aynı zamanda. Filmi izlerken bu durumdan haberim olmadığından melodilerin bir yerlerden tanıdık gelmesine şaşırdım. Ufak bir araştırmadan sonra Eunaudi’yi karşımda görünce Eunaudi ve parmaklarındaki dünyaya daha fazla kapıldım.

La Valse d’Amélie

Orkestral müziği nedense sevemedim. Müzikte sadeliği sediğim ve bu tür eserleri daha doğal gördüğüm için belki, bilmiyorum. Fakat o kadar da kalıp düşünceye sahip olmadığımdan elbette istisnalar mevcut.

Amelia (2009) adlı başka bir izlenesi filmin müziklerinden birisi olan “La Valse d’Amélie” de bu istisnalara güzel bir örnek. Müzik kapıp götürüyor sizi. O girişteki enstrumanın sadeliği cezbetti beni belki.  00:45’e kadar o melodi sizi içine hapsediyor. 45. saniyeden sonra keman ve diğer yaylı çalgılar yavaş yavaş ama muhteşem bir düzen içinde yerlerini alıyor. Velhasıl dinleyin derim.
Aynı eserin Piyano ve bir de başka bir de akerdeonun ağır bastığı versiyonları mevcut. Hepsi de dinlenesi. Biri diğerinden üstün değil. Ayrıca filmin soundtracklarını yapan Yann Tiersen’ı da araştırmanızı tavsiye ederim.

Dying Brokenhearted

Alman dark metal grubu Empyrium’a ait bir parça. Dark metal deyince aklınıza farklı şeyler gelmesin. Gitar ve yan flütten ibaret bir eser, ama beyninizin bir taraflarına işlemeye aday bir birlikteliği iki enstrümanın.
İlk dinlemem bu eserin fon müziği olarak kullanıldığı Turgut Uyar’a ait olduğu iddia edilen (tam olarak bilinmiyor) Palyaço adlı şiir vesilesiyle olmuştu. O da bir dost vesilesiyle. Dinlemenizi öneririm ayrıca o şiiri: Palyaço Şiiri
“Her sokakta biraz daha eksilirdik… “
“Geçen gün bir kadınla seviştim. Biraz değil çok seviştim. Sevişmek de eksilmekmiş biraz.”

Song for Sienna

Amerikalı virtüöz Brian Crain’e ait bir eser. En başarılı eserlerinden birisidir. Başarılı derken müzikte kriter olmaması milyonların dinlemesi kriterini gözardı ederek söylüyorum.

Bu yazıyı yazarken bahsettiğim eserleri dinlemeye çalıştım. Daha samimi hissedebilmek ve yazmak için. Fakat sanatın çoğu alanı gibi müzik de subjektif bir sanat dalı. O nedenle tek dileğim bu eserlerin doğru ruhlarca dinlenmesi. Sizin de benzer türde eser önerileriniz olursa yorum vasıtasıyla paylaşırsanız sevinirim. İyi dinlemeler.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu