EDEBİYATEMİR BOLATYAZARLAR

ONUR ÜNLÜ’DE OİDİPUS KOMPLEKSİ BELİRTİSİ VE EROİN BAĞIMLILIĞI

KUŞLAR ÖLÜRLERSE YERE DÜŞERLER - PSİKANALİTİK ELEŞTİRİ

KUŞLAR ÖLÜRLERSE YERE DÜŞERLER

düşerler ve onları hep zehra toplar
bir tayın üzerinden çok zaman geçer
vakit çalar ay yarılır zenciler biter
beni zehra bilinciyle bir tiren yoklar
babam girer laborant kendini toplar
zehra babamı toplamaz balonlar zehra
kardeşleri kedilerden mordur oteller
bekler kuşlar, ölürlerse yere düşerler
yere düşerler ve onları hep zehra toplar
bronş patlar kardeşim bir, dağılır lise
annem yokken bizim evi zenciler sağlar
elimden bir elmadır düşer yerlere
yerlere bir elmadır elimden düşer
kuşlar hep ölürlerse elmalar düşer
elma yerde onları hep zehra toplar
elma yerde onları hep zehra toplar
elma yerde onları hep zehra toplar

Ah Muhsin Ünlü (Onur Ünlü)

Çağımızda metin ve yazar ilişkisi yok olmuştur. Bir şair veya yazar, okurun onunla istediğini yapabilmesi için metinler üretir. Bunu yaparken kendi yazdıklarının anlamlarını bile unuturlar ya da bilmezler çoğu kez.

Bu duruma Borges’in cevapları da yukarıdaki gibi oluyor genellikle. “Bir kitabım yayımlandığında dostlarım bana yazdığım şeylerden söz etmemeleri gerektiğini bilirler”.

“Bazen insanlar bana sorarlar: Şu öyküdeki şu cümlenin anlamı nedir? Cevabım şöyle olur: Ben o öyküyü o zaman yazmıştım ve bir daha hiç okumadım”. Ve André Breton’un Sürrealist Manifestolar’ında Özgür Birlik adlı şiiri için üzerinde altı ay hiç durmaksızın çalıştığını ve şu anda (kitabın yazıldığı tarih olan 1924 ve civarı.) anlamını unuttuğunu dile getiriyor. Fakat bu okuma çalışmasında bunlar da göz önünde bulundurularak yazar odaklı çalışılacaktır.

Şiirin başlangıcı Turgut Uyar’ın birçok şiirinde olduğu gibi başlıkla yapılıyor. “Kuşlar ölürlerse yere düşerler/ düşerler ve onları hep Zehra toplar.”. Onur Ünlü birkaç röportajında Turgut Uyar hayranı olduğunu dile getiriyor. Edebiyat dünyasında bir çeşit baba oğul -yada kız- ilişkisi vardır. Harold Bloom, Etkilenme Endişesi adlı yapıtında Terry Eagleton’un deyişiyle edebiyat tarihini Freud’un Oidipus Kompleksine göre yeniden yazar.

Oidipus Kompleksi, Sophokles’in Kral Oidipus (Oidipus Rex) adlı tragedyasından gelmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse: Oidipus babasını öldüreceği bir kehanetten kaçarken babasını öldürüp onun krallığını ele geçirir ve annesiyle (bilmeden) evlenip çocuk sahibi olur. Yani burada babayı öldürüp ondan boşalan otoriteyi ele geçirerek anneyle ensest birliktelik söz konusudur.

Terry Eagleton’ın Edebiyat Kuramı adlı yapıtında Harold Bloom’un tezleri şöyle açıklanıyor [Hilmi Yavuz, Okuma Biçimleri isimli yapıtında, Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine yaptığı bir eleştirisinde aşağıdaki alıntıyı kullanmıştır, o incelemeden alıntıdır.] :

“Oğulların babaları tarafından [ezilmeleri] gibi, şairler de kendilerinden önceki ‘güçlü’ bir şairin gölgesinde endişeyle yaşarlar ve herhangi bir şiirin, bir önceki şiiri sistematik olarak yeniden biçimlendirmesi, bu ‘etkilenme endişesi’nden kurtulma çabası olarak okunabilir. Kendisini [iğdiş eden] bir önceki şiirle Oidipal [rekabet] içerisinde sıkışıp kalan şair, bu gücü zararsız hale getirmek için ona içinden girerek onu gözden geçirecek, yer değiştirtecek ve yeniden düzenleyecek biçimde yeniden yazmaya çalışır; bu anlamda bütün şiirler, öteki şiirlerin yeniden yazılmış biçimleri, onların ‘yanlış okumaları ve ‘yanlış alımlanmaları, şairin kendi imgelemsel özgünlüğüne yer açabilmesi için büyük gücünün etkisini önleme girişimi olarak okunabilir. Her şair bu anlamda ‘geç kalmış’tır; bir geleneğin sonuncusudur; ‘güçlü’ şair, bu geç kalmışlığı kabul edip, öncünün gücünü yıpratma cesaretini gösteren şairdir. Aslında her şiir, yalnızca böyle bir yıpratmadan, bir başka deyişle, bir öteki şiiri çözmek ve onu aşmak için düzenlenen retorik stratejiler ve psikanalitik savunma mekanizmaları olarak görebileceğimiz bir dizi aygıttan ibarettir. Bir şiirin anlamı, bir başka şiirdir.”

Buradan anlaşılacağı üzere Turgut Uyar ile arasında Oidipal bir bağ olan Onur Ünlü’nün sanatsal babasını öldürüp (Turgut Uyar) ondan boşalan tahta oturma (Poetik Biçim) çabaları söz konusudur. Bunu, Turgut Uyar’ın şiirlerinde kullandığı “Biçim” uyarlaması ile hayata geçirmeye çalışıyor diyebiliriz.

Bu şiirdeki Oidipal öge sadece bununla sınırlı değil. Şiirde diyor ki; “Kuşlar ölürlerse yere düşerler/ düşerler ve onları hep Zehra toplar./ beni Zehra bilinciyle bir tren yoklar./ Zehra [babamı toplamaz, balonlar Zehra.]/ Elmalar yerde, onları hep Zehra toplar.

Buradaki Oidipal durum biraz karışık. Bunun için Onur Ünlü’nün dinine (İslam) bağlılığına inmemiz gerek.

Ünlü’nün filmlerindeki Sufî çizgiyi ve atmosferi görmeyenimiz yoktur. Bunun yanı sıra yine birçok röportajında ve söyleşisinde İbni Arabi ve İbni Rüşt hayranlığını birkaç defa dile getirmiş bulunmakta. Hatta bir başka örnrk, Çağrı Kınıkoğlu’nun Sol Haber’deki köşe yazısında (Hep O Bildik Politik Jargon) Ünlü’nün “Cemaat sinemacısı” olduğu dile getiriliyor. Ünlü’nün tasavvuf alt yapısını göz önünde bulundurarak bazı önemli anektodları paylaşabiliriz.

Ünlü’nün tek şiir kitabı olan ve bütün şiirlerinin bulunduğu “Gidiyorum Bu…” adlı kitabında bütün şiirleri “Ah Muhsin Ünlü” imzasıyla basılmıştır. Buradaki “Ah” ünlemi bir ağıttır. Ölen birinin ardından yapılan bir ağıt. Bu ölen kişi de Hz. Âli ve Fatima tüz Zehra’nın küçük yaşta vefat eden çocukları Muhsin’dir. “Ah Muhsin Ünlü”deki “Ah Muhsin” ismini bulduk böylece. (Onur Ünlü, Murat Menteş ile yaptığı bir röportajında “Muhsin” isminin kedisinin ismi olduğundan ve ona da mahallesindeki pastaneci Muhsin Beyden geçtiğinden bahsetmiştir. Fakat bunu müstehzi bir istihza ile mi söylemiştir yoksa ciddi mi söylemiştir bilemediğimizden, kendi bulduğumuz algoritmalar üzerinden gideceğiz.)

Fatima, İslam âleminin peygamberi olan Hz. Muhammed’in en sevdiği kızıdır. Hz. Âli ile evlidir. Ve ondan beş çocuğu olmuştur (Hasan, Hüseyin, Muhsin; Ümmi Gülsüm ve Zeyneb). Ona güzelliği ve yüzünün beyazlığı sebebi ile “Zehra” denilmiştir.

Buradaki Zehra ve Muhsin ilişkisi anne oğul ilişkisidir. Ünlü’nün anne imgesi beyaz tenli, güzel yüzlü, takva sahibi ve oturaklı bir kadındır. Bu sebeple annesini Fatima tüz Zehra ile özdeşleştirmiştir. Zehra’nın güzel olmasının altında yatan sebebin Ünlü’nün bilinç dışına itilmiş Oidipal bir durum olduğu görülüyor. Ve şiirde diyor ki: “Zehra babamı toplamaz, balonlar Zehra.” Ünlü’nün bu cümleyi kurmasındaki sebep: Her annenin yapacağı gibi uyuşturucu kullanan çocuğunu azarlaması, şiddet kullanması, en son çare olarak babasına şikayet etmesidir (doldurmak/şişirmek/balonlamak). Yine Oidipal bir aşama olan babanın oğulu iğdiş etmesi korkusu baş gösterir bu cümlede. Annenin güzel olarak imlenmesi, (bilinç dışında) ona sahip olabilme(ensest) tutkusunun bir göstergesiyken aynı zamanda baba tarafından iğdiş edilme korkusu da sürekli olarak şairi takip ediyor ve annenin (çocuğun iyiliği için) babayla iş birliği yapması bu korkunun fitilini ateşleyen bir kibrit oluyor.

Uyuşturucu konusuna birazdan değinilecek. Şimdilik Ünlü’nün şu sözleri üzerinde duralım:
“Kuşlar hep ölürlerse yere düşer/ Elimden bir elmadır düşer yerlere/ Yerlere bir elmadır elimden düşer/ Kuşlar hep ölürlerse elmalar düşer/ Elma yerde onları hep Zehra toplar.” Buradaki elma imgesi ilk olarak Hz. Âdem’i ve Âdemoğlu’nun günahlarını çağrıştırıyor.

Fatima tüz Zehra ve Hz. Âli’nin evliliği ile ilgili şöyle bir mit var: “Evlenecekleri sıra Fatima’ya 400 kadar akçe verilmiş (?) Ashab-i Kiram tarafından. Fatima bunu kabul etmemiş ve Hz. Muhammed bizzat kızına muradını sormuş. Fatima da “müminlerin günahkârlarının nicelerine şefaat edip cennete koymasını” istemiş ve bunu Hz. Muhammed Allah’a iletip Zehra’nın dileğinin kabul olmasına aracılık etmiş.

Yukarıdaki “elmalar” Âdemoğlu’nun günahlarını sembolize ediyorsa, Zehra’nın onları toplaması (kurtarması) bu durumda çok mantıklı.

Ünlü, birçok şiirinde Zenciler’den bahsetmekte. Buradaki “Zenciler” yeraltı dünyasında “Eroin”in diğer ismidir(katkısız eroin haşhaştan üretilir ve kahverengi olduğundan bu isimle anılır). Ünlü’nün eroin bağımlılığı birçok şiirinde dile getirilmiştir. Örneğin: “Karıcığım Bana Eroin Koya” şiirinin başlığı. Ve yine bir röportajında (yazara yönelik eleştirilerde yazarın her şeyi iyice araştırılmalıdır. Örn: Röportajları, söyleşileri.) “Eroin ve futbol hakkında bir film yapmak istiyorum.” demişti. Ünlü’nün bağımlılığını hayranlarından saklamayacak kadar cesur olduğunu buradan anlayabiliyoruz. – Bu cesaretin arkasındaki kişilerden haberimiz olmasa da bu eleştiriyle çok alakalı olmadığı için değinme ihtiyacı duymuyorum.- Yine birçok şiirinde geçen “tren çarpması” (Vakit çalar, ay ayrılır, zenciler biter./ Beni Zehra bilinciyle bir tren yoklar./[Sabah olur ve eroin biter.]) eroinin bitiminde bağımlıların [seratonin düşmesi sonucu] yaşadığı o yoğun depresyonu, huzursuzluğu, aşırı kaygı ve korkuyu(eroin kimyasal olarak kullanıcısına inanılmaz derecede büyük bir cesaret verir, bu cesaret sebebiyle Amerikalılar ona Hero-in demiştir. Bu sebeple terör örgütleri ve mafyaların saldırılar öncesi vazgeçilmez cesaret iksiridir, genellikle küçük yaştaki çocuklara ve intihar saldırganlarına enjekte edilir. Beyindeki mutluluk hormonlarına direkt etki ettiği için birkaç kullanım sonrası beyindeki doğal seratonini ve dopamini yok ettiğinden kullanıcı kullanmayı bıraktığı zaman ölüme gider kademe kademe ve eroin bu aşamadan sonra beyindeki hormonları dengede tutmak için ilaç olarak kullanılmaya devam eder. İlk verdiği mutluluk ve cesaret artık cehenneme dönüşür, kullanılmadığı her saniye insanı ölüme götürür, kullanıcı kronik depresyondan ve kaygıdan dolayı intihar etmezse bile eroin beyindeki hormonların yerine geçemediği için içten içe eritir insanı .) ve intihar isteğini çağrıştırıyor. Sözün özü: insan tren çarpmışa dönüyor.

Özetleyecek olursak: şiirinde annesi ile özleştirdiği Zehra’nın Muhsin’in uyuşturucu bağımlılığını babasına iletmesi korkusu dile getirilmiştir (iğdiş edilme korkusu).

Şiirdeki “Annem yokken bizim evi zenciler sağlar.” cümlesindeki anlam da bu durumu izah eder. Yani anne korkusundan (aslında babaya söyleme korkusu) o yokken evde eroin kullanımı söz konusudur.

Emir Bolat

Emir Bolat 12.06.1993 İstanbul doğumlu. Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümü mezunudur. 2019 yılının başında Büyük Hayaller isimli romanı Kent Yayınları’ndan telifli olarak basıldı. Aynı yıl sanat eleştirmenliğine ilk adımlarını attı, Hece ve Edebiyatist isimli ulusal edebiyat dergilerinde sanat eleştirileri yayımlandı. Bu denemeler düzyazı olarak yayımlanan ilk yazılarıydı. Daha önce küçük çaplı ama Türkiye'nin birçok yerinde okuyucuyla buluşan sayısız dergide ve fanzinde şiirleri yayımlandı; fakat 2018 yılında şiirin ülkemizde çeteleştiğini fark edip ülkemizdeki tek şair olmayan kişi de ben olayım düşüncesiyle şiiri bıraktı. 2016 yılında Anadolu Üniversitesi Şiir Kulübünde profesör Yüksel Kocadoru'nun düzenlediği Şiir Okumak ve Yazmak isimli atölyeden sertifika aldı. 2019 yılında Edebiyatist Yayınlarının düzenlediği Yaratıcı Yazarlık Atölyesinde sekiz hafta geçirdikten sonra sertifikaya layık görüldü. Artık düzyazı ve öykü yazıyor, yazılarını hala dergilere gönderiyor. Yazılarının yayımlandığı bazı dergi ve fanzinler: Hece Dergisi, Edebiyatist Dergisi, Söylenti Dergi (ilk yayımlandığı dergi), Kara Zambak Dergisi, Güney Dergisi, Mahur Beste Sanat ve Edebiyat Dergisi, Sarmal Çevrim Edebiyat Dergisi Geçişler Fanzin, Sokak Fanzin, Fankit Fanzin, Bedbin Fanzin… emirbolat55@gmail.com

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Onur Ünlü hayranıyım, bunların hiçbirisine katılasım gelmiyor ama okuyunca çok da mantıklı görünüyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu