
Yapım Yılı: 2019
Yönetmen: Nadine Labaki
Oyuncular: Zain Al Rafeea, Cedra Izam, Nadine Labaki
Ülke: Lübnan, Fransa
2020 yılına girdiğimizden beridir tüm dünyanın içinde olduğu felaketler yaşıyoruz. Aslında birçok insan – Zain gibi – zaten kendi felaketini yaşayan çaresizlikle kuşatılmış bir dünyanın içinde. Bu nedenle doğduğu andan itibaren korkunç bir hayat yaşayanları 2020 felaketleri ne kadar da etkilemiş olabilir ki? Kefernahum’u izlediğimde bunu çok daha net gördüm. Zain, her şeyden daha büyük bir felaketin içindeydi. Kendi ailesinin içine fırlattığı bir felaket. Yaşanılan kötü bir hayatın betimlemesinin olamayacağı gibi belki de kaleme alınan bu yazının bir gereği yok. Ancak, Zain ve Zain gibi zor durumda olan çocuklar için duyumsadığım çaresizlik çıkmazını dile getirmeyi kendime bir borç olarak gördüm.
Hayat, anlaması güç, belirsiz bir yer. Bir yandan Zain gibi kara bir kadere sahip olanlar, bir yandan da şaşalı bir hayatın içinde yaşayıp başkasını aklının ucundan geçirmeyen herkesin hayatını kendi hayatı gibi toz pembe sananlar… Hayat, kendini böylesine uçlarda nasıl var eder? Bizim küçük beyinlerimizin anlayamayacağı bir şey mi bu?
Adalet, kimler için var? Herkes eşit şartlar içinde mi yaşıyor? Yoksulların yaşamı, zenginler kendi hayatlarına bakıp tatmin olsunlar diye mi? Yoksa bilinçsizce yaşayan yoksulların kötü bir hayat yaşamaları onların hak ettiği bir şey mi? Zain’in, küçük gelin Seher’in kaderini belirleyen nedir ya da benim, sizin kaderinizi belirleyen nedir? Her şeyin ince bir çizgide ilerlediği bu yaşamda o ya da onun gibiler Tanrı’nın merhametini hak etmiyor mu? Zain, ailesinin günahlarının ve cehaletinin bedelini mi ödüyor? “İyi insanlar olacağımızı, bizimde sevileceğimizi, sayılacağımızı düşünmüştüm. Ama Allah bizi öyle yaratmadı, Bizi ötekilerin paspası olarak yarattı.” Zain’e söylettirilen bu sözler de haklılık payı yok muydu? İnsan, etrafında olan bitene gözünü kapayıp içler acısı durumuna rağmen çoğalma içgüdüsünü nasıl kendine hak görür? Filmdeki anne – babayı ya da kötülük içinde yaşayanları hayata karşı körleştiren neydi? Herkes anne baba olmalı mı? Çaresizlik mi, sorumsuzluk mu, bilinçsizlik mi Kefernahum’da anne babayı kuşatan?
Kefernahum, ne çok soruyu kafama boca etti… Ama hiçbir soru ya da hiçbir cevap Zain’in ve Zain gibilerin mahkûm olduğu hayata çözüm olmayacak. Etrafımızda farkında olduğumuz ya da olmadığımız ya da duymazlıktan geldiğimiz çaresizlikle örülü ne çok hayat var. Zain, küçük gelin Seher, Etiyopyalı mülteci Rahil ve onun bebeği Yonas… sadece bunlardan birkaçı. Ve Zain gibi çaresizlikle mücadele edenlere “Allah sana ne verdi ki?” sorusu çok görülmemeli. 12’sinde hayatın tüm yükünü sırtlayan Zain, kaderine terk edilen mülteci bir anne ve mülteci olmanın zorlukları, küçük gelin Seher’e yaşatılanlar, çocuk istismarı, çaresizliğin içinde başka çaresizlikler, bilinçsizce yaşantılar … vb. durumlar “Allah sana ne verdi ki?” sorusunu herkese sordurtmuyor mu? Zain, bu soruyla büyük bir isyanın kıyısında dolaşırken aslında hayatının ne denli acılarla talan edildiğini söylemeye çalışmıyor mu? Peki, Zain, yaşadığı hayata bakınca kimi suçlamalı? Ebeveynlerini mi, Tanrı’yı mı? Hakikaten Allah, onun gibilerine zorluklardan başka hiçbir şey vermemiş miydi?
Adalet ya da şans. Zain’in böyle bir hayat yaşaması adalet mekanizmasının varlığına kuşku düşürmüyor mu? Hayatın adaleti mi, Tanrının adaleti mi? Zain daha şanslı biri olsaydı belki daha iyi bir ailede daha iyi bir şartlarda dünyaya gelseydi içinde dolup taşan bıkkınlık, hırs, nefret… var olacak mıydı?

Peki, Kerfernahum’da anlatılanlar trajiklik noktasında abartıya bulanmamış mı? Hiç sanmıyorum. Çünkü etrafımızı çepeçevre kuşatan yaşamda da benzer hayatlara tanık oluyoruz. İnsan içinde yaşadığı hayatı böylesine apaçık karşısında görünce şaşırır mı? Belki birçok kişi şaşırmıştır ya da abartılı bulup burun kıvıranlar da olmuştur. Ancak içinde yaşadığı hayatın farkında olan benzer tabakadan gelen insanların hiç de şaşırmayacağı gerçekleri ekrana taşıyor film.

Nihayetinde Kefernahum, hayatın arka plana ittiği yaşamları küçük bir çocuğun penceresinden aktaran, sorgulamalarla dolu son dönemlerde izlediğim en sarsıcı film oldu. Zain Al Rafeea’yı gösterdiği oyunculuk için tebrik ederken Zain’deki yaşama karşı takındığı erdemli ve mücadeleci duruşun birçok yetişkine örnek olmasını temenni ediyorum.
Filmde herhangi abarti olduguna ben de kesinlikle katilmiyorum. Gozumuzun onunde bunca aci dolu hayat varken filmin icindekilere abarti demek kendi bencil egomuzu tatmin edip sirtimizi rahat donebilme durtusunden oteye goturmez. Lubnan’a gittim ve filmin cekildigi yerlerden daha beter yerler gordum, benzer sefaletlere tanik oldum. Guzel yaziniz icin tesekkurler, sevgiler🦋
Ben teşekkür ederim… Saygılarımla…:)