1. GİRİŞ
III. Reichstag’ın yani Nazi Almanya’sının yükselişi ve çöküşü tek adama dayanır, Adolf Hitler’e… Konumuz Nazi Almanya’sı olsa da bu yükseliş ve çöküş dengesini kuran adamın hayatı ile paralel giden bir yol izlenmeli. Çünkü anlatılan Reichstag’ın değil, Führer’in dünyaya halkı ile nasıl meydan okuduğudur. 1. Dünya Savaşından sonra borç batağına düşen Almanya bir kurtarıcı arıyordu. Bu kurtarıcı hem Almanya’yı dünyanın en gelişmiş uluslarından biri yapacak, hem de kendi yaşamı ile bir bütün olarak saydığı ulusunu bypass ederek ortada bırakacaktı.
Okuduğunuz yazı ilk olarak olayları, NSDAP’ın yapısını anlamanız için tanımlayarak, sonrasında daha detaycı anlatımlarla desteklenmek amacı ile yazıldı.
1.2. NAZİ PARTİSİNİN KURULUŞU
Gottfrieed Feder ve altı kişi tarafından kurulan bir parti. 1918 yenilgisinin izleri hala devam ediyor. Avusturya vatandaşı olan ve bu yenilgiyi sindiremeyen Adolf isminde biri, mühendis arkadaşı olan aynı zamanda bu partinin kurucularından biri olan Feder’in sayesinde partiye katılıyor ve uzun zaman geçmeden rakiplerini bertaraf ederek parti başkanı oluyor. Bu partinin adı; Deutsche Arbeiter Partei (DAP). Türkçesi; Alman İşçi Partisi. Bu isim 29 Temmuz 1923’te National Sozialistiche Deutsche Arbeiter Partei (NSDAP) olarak değiştirildi. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ismini alan bu parti taraftarlarına kısaca NAZİ adı verildi.
Irkçılık yanlısı olan bu partinin 25 maddelik bir programı vardı. Bu programdaki ilk madde, Almanya’yı Versay’ın ezikliğinden kurtarmaktı. Önemli diyebileceğimiz bir diğer madde ise; Alman vatandaşlığını sadece Alman kanı taşıyanlarının almasıydı.
Versay Antlaşması’nın etkileri partinin ve Hitler’in güç arayışında önemli bir etken oldu. Çünkü antlaşma Almanlar tarafından bir eziklik taşıyordu. Alman milletini böyle aşağılamaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorlardı. Antlaşma, çok ağır maddeler içeriyordu. Bunlardan bazıları; askeri gücün zayıflatılması, zorlu ekonomik uygulamalar, miktarı belirlenmemiş tazminat, silahlı güçlerin neredeyse hepsinin kaldırılması, sadece 6 savaş gemisi ve 100.000 kişilik silahlı araçları olmayacak şartı ile küçük bir ordu. Bu ağır maddeler Alman halkının milli değer ve gururu ile oynanmış olarak kabul edildi. Wilson ilkelerini İtilaf devletleri gerçekten uygulasaydı belki de II. Dünya Savaşı’nda milyonlarca insan ölmeyecekti.
Bu etkenler sayesinde milliyetçi ve ulusalcıları etrafına çeken Hitler aslında siyasete ilk girdiği zamanlarda partisi sola eğilimliydi ve kendisi de mitinglerde sol yumruk yaparak halkı selamlardı.

Ama Hitler’in hepimizin bildiği gibi antisemitist, milliyetçi, antikapitalist ve Marksizm karşıtı fikirleri desteklediğini biliyoruz. Ki bunlar yeni yeşeren tohumlar değildi. Çocukluğundan beri Yahudilerden nefret eden Hitler, 1918 savaşının suçunu da Yahudilere, Weimar Koalisyonu’na ve Kasım Suçluları’na kesti. Bu suçun cezasını iktidara geldiğinde gerçekleştirdi.
1.3. Birahane Darbesi
Adolf Hitler, 29 Temmuz 1921’ de partinin lideri (Führer) seçildikten sonra 9 Kasım 1923’te Benito Mussoloni’nin Roma Yürüyüşünden esinlenerek, Münih hükümetini devirmek amacıyla ismi “Birahane Darbesi” denilen bir girişimde bulundu. Ancak darbe girişimi Bavyera hükümeti tarafından bastırıldı. Hitler, 5 yıl cezaya çarptırılarak Landsberg hapishanesine gönderildi. Landsberg’te “Kavgam” isimli kitabını yazdı. 1924’ te halk için tehlike oluşturmadığı için serbest bırakıldı.
2. Naziler artık iktidar!
Nazi Partisi ve Hitler, 31 Temmuz 1932’de yapılan genel seçimlerde oyların %37’sini aldı ve Katolik Merkez Parti ile koalisyon hükümeti kurması amacıyla, Cumhurbaşkanı Hindenburg tarafından başbakan olarak görevlendirildi. Bu parti ile anlaşma sağlanamayınca, Milliyetçi Parti’nin desteğini alıp yeni bir genel seçim yapmak istedi ve bunu başardı.
Naziler iktidar partisi olmanın avantajı ile çok yönlü seçim kampanyası yürüttü. Çok iyi yapılan propagandalar 5 Mart 1933 günü sonucunu vermiş, Nazi Partisi oyların %44’ünü alarak iktidar olmuştu.
Hitler, 23 Mart 1933’te “Halkta ve Almanya’daki sıkıntının kaldırılmasına dair kanun” adı altında bir yetki tasarısını kabul edilmesini sağladı. Böylelikle yürütme ve yasama yetkilerinin hepsini ele almış oldu.

Hitler’in yaptığı bir diğer totaliter davranışsa şudur: Nazi partisi dışındaki diğer tüm partileri ve partilerin yayın organlarını yasaklamak. Yaptığı ikna edici konuşmaları, propaganda ve demagoji yolları bunun halk tarafından hoş görülmesini sağladı.
2.1. Hitler ve Nazilerin Halka Nüfusu
Hitler ne kadar diktatör olsa da Nazi Partisi iktidarı boyunca (Müttefik güçlerin Almanya’ya girişine kadar.) milleti için çalışmalar yapmıştır. “Ben Almanya ile evliyim!” sözü de halkına karşı nasıl bir bağlılığı olduğunu gösterir.
Nazi partisi ve Hitler ekonomik olarak çökmüş, askeri gücü yok denebilecek kadar zayıf Alman ordusunu güçlendirmiş, işsizlik oranını oldukça aza düşürmüş olmasının yanında sosyal hayatı kolaylaştırmış, teknoloji, sağlık, bilim ve eğitim başta olmak üzere halkını refah seviyeye ulaştırmaya çalışmış ve bunu başarmış diyebiliriz. Örnek verecek olursak o dönemde diğer ülkelerde yapılan kara yolları çalışmaları ve Nazi Almanya’sı arasında ciddi farklar vardır. Nazi Almanya’sı çağının ilerisinde yollar, otobanlar inşa etmiş, sigaranın zararını ilk keşfeden olmuş, gelişmiş araçlarla otomotiv sektörünü bir üst basamağa çıkarmış, gelişmiş silahlar icat etmiş ve modern teknoloji, bilime kapı aralamıştır. Müttefiklerin savaşın sonunda “Biz kazandık ama onlar kazanmış gibiler.” sözünü kullanmaları oldukça ironi bahşeden bir durumdur.
Hitler ve Nazi Partisi’nin hayali bin yıl yaşayacak bir imparatorluk kurmaktı! Bu hayal mitoloji tarafından desteklenerek çalışmalar yapıldı. Tibet rahiplerine kadar giden bu hayalin yolları 7-9 Mayıs 1945’te Almanya’nın teslim antlaşmasını imzalaması ile son buldu. Bu süre zarfında yapılan ve halka empoze edilen sanırım en büyük fikir, Alman ırkının üstün ırk yani Aryan ırkından geldiğinin söylenmesidir. Bu ırkın yegâne düşmanı ise Yahudiler olarak gösterilmiş, ülkenin hemen hemen her yerinde antisemitizm kol gezmiştir.
2. Dünya Savaşı sonunda yaklaşık 6 Milyon Yahudi ve yarım milyon Çingene katledildi. Nazilerin yaptığı bir diğer kıyım girişimi ise, Alman ırkından olan ama zihinsel ve fiziksel engelli olan insanları öldürmesiydi.
2.2. Savaşa Yaklaşırken
Nazi Partisi’nin ve Hitler’in amaçlarından biri de Almanca konuşan devletleri bir araya getirmekti. Bu amaç doğrultusunda önce Avusturya’yı, Çekoslovakya’nın Alman çokluğu olduğu bölgeleri, yani yarısını (Daha sonra tüm Çekoslovakya’yı) savaşmadan Nazi Almanya’sına katmıştır. 1918’in galipleri yeni bir savaş korkusu ve önceki savaşın yorgunluğu yüzünden buna izin vermek zorunda kalmışlardır. Ama Almanların Polonya’yı 1 Eylül 1939’da işgali ile harekete geçmiş, Fransa ve İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Hitler, Polonya’ya girerken generallerine Fransa ve İngiltere’nin harekete geçmeyeceklerini söylemiş, savaş ilanından sonra şaşırmıştır.
2.3. Dünya Savaşın İçinde

Uzak Doğu’da Hirohito, Güney Avrupa’da Mussolini ve Avrupa’nın kalan diğer yüzdesine hükmeden Hitler… Bu üçlü ittifak, mihver devletlerini oluşturmuş ve müttefik devletlerine karşı saf almıştır.
Doğu’da Japonya İmparatorluğu Çin dâhil olmak üzere Asya’nın fethine başlamış, İtalyanlar ve Almanlar, Sovyetler Birliği ve kıta Avrupa’sını, Kuzey Afrika’yı işgale başlamış, Japonya’nın sürpriz biçimde Pearl Harbor’a saldırısı ile Amerika Birleşik Devletleri’nin de savaşa katılmasıyla savaş tam anlamıyla “Dünya Savaşı” konumunu oluşturmuştur.
3. Nazizm Nedir?
Nazizm, Hitler’in ve NSDAP’ın güttüğü siyasal bir öğretidir. Bu öğreti, Almanların üstün bir ırktan geldiklerini öne sürer. Parti programı da bu temel öğretinin üzerine konulmuş bir program ile desteklenmiştir.
Hitler ve Nazi Almanya’sı 7-9 Mayıs 1945’e kadar olan dönemde bunu başarı ile Alman olmayan ırklara dahi empoze etmeyi başarmış, 2. Dünya Savaşı zamanında Alman ordularına gönüllü olarak farklı ülkelerden insanlar katılmıştır.
3.1. Hitler’in Bilinmeyenleri
Çoğu araştırmacı, yazar, tarihçi Hitler’in katalizör olarak seçildiğini söyler. Peki, bu seçimi yapan kimdir veya kimlerdir?
Bunun cevabı “Şambalalar” dediğimiz topluluktur. Bu topluluğun varlığı hala kesin olarak ispatlanamamış ama belirli dönemlerde devlet büyükleri ile irtibata geçtiği söylenmiştir.
Şambala dediğimiz topluluk, dünyanın asıl sahipleri olduğuna inanılan iki toplumdan biridir. Bir mit olarak bakılan bu yaklaşım ve Nazi ideolojisi bu konuları araştırmama yol açmıştır. MU kıtası sular altında kalınca, oradan kurtulan liderleri ve hayatta kalan toplumu Tibetlere göçtüğü söylenir. (Kimi araştırmacıya göre ise Moğolistan’a.) Bu uygarlık zaman içinde iki farklı yola ayrılmıştır. Biri Şambalalar ve diğeri ise Agartalılardır. Batı toplumu Naziler sayesinde genelde sadece Şambalaları bilmektedir. Bu iki grubun birbirine aykırı olmak üzere temel görüşleri vardır. Şambalalar dünyayı karanlığa boğmak isterken, Agartalılar dünyaya iyiliği yaymak ve dünyayı karanlıktan kurtarmak gibi bir amacı vardır. Ama şu zamana kadar insanlarla irtibata geçmeleri hakkında bilinen yahut söylenen tek olgu şudur; Şambalalar öğretilerini inisinasyon yoluyla öğretir ve insanlardan kurban, yemin isterler. Agartalılar hakkında bilinen ise; hala insanlarla iletişime geçmediği, zamanı geldiğinde insanları Şambalalardan kurtarmak için saklandıkları mağaralardan çıkacağıdır.

Hitler’in kara büyü ile uğraştığı bilinmektedir. Herman Rausching, Hitler’in yakınında bulunan bir insandır. Kitabında bu konu hakkında bilgi vermektedir. Kitapta geçen bir bölüm: “Führer’im, kara büyüyü tercih etmeyiniz, kara büyüyü seçerseniz, artık o yaşamınızdan ve kaderinizden asla bir daha çıkmayacaktır. Çamura bulanmış mahlûkların sizi iyi yoldan çevirmelerine izin vermeyin.” (Herman Rausching, Hitler bana dedi ki.)
Hitler gezegende olacakları, yapması gereken doğru kararları metafiziksel boyutu bilmeden, öğrenmeden ve o dili konuşmadan yapılamayacağını savunuyordu. Çoğu mistik düşünüre göre Hitler, kendi liderliğindeki dönemde ateş çağının hüküm süreceğine, buz çağının yenileceğine inandığı için askerlerini Sovyet işgaline gönderirken yazlık elbiselerle göndermesi bu yüzdendi.
Hitler ve Nazi Partisi’nin üst üyeleri Germen mitolojisi olan Thule mitinden etkilenmişlerdi. Bu efsane aynı kayıp kıta Atlantis gibiydi. Bu mitoloji çalışmaları, ikna gücü ve Almanya’nın çeşitli bölgelerine yaptığı gizli ve gizli olmayan yapılar sayesinde yeni bir öğreti, hatta dinsel yapı oluşturulmuş oldu.
Hitler’in bu gizemli karakteri ile ilgili en önemli kaynaklardan biri sayılan Herman Rausching’in kitabında Hitler’le ilgili çarpıcı anlatımlara rastlanıyor.
“Hitler, sürekli olarak zamanın çok az kaldığı endişesindeydi ve sürekli korkuyordu. Sık söylediği şeyler arasında ‘Evrenin Kesin Dönemeci’ sözü vardı ama eğitilmemiş olan bizler, gezegende olacak bir kıyameti tüm anlamıyla kavrayamazdık. Kitle için ‘Ruhun yanlış yolu’ deyimini kullanıyordu. ‘Büyüsel görüşe’ sahip olmak, insan tekâmülünün amacıydı. Kendisi, o andaki ve gelecekteki başarıların kaynağı olan gizemli bilginin eşiğindeydi. İlkel dünyaya ait efsaneleri inceliyor, ilk toplumlar ve kitleleri etkileyen mitleri araştırıyordu. Doğa yasalarının değiştirilmesi için kullanılan büyüsel antik yöntemler hakkında bir kitap bile yazdı. Kendi gücünün, gizli güçlerden kaynaklandığına emindi. İnsanlığa yeni İncil’ i bir an önce bildirmek hevesi içindeydi.” (Herman Rausching, Hitler Bana Dedi Ki)
Araştırmacı yazar Ergun Candan, “Gizli Sırlar Öğreticisi” adlı kitabında bu mistik ve metafiziksel konuları ele alıyor:
“II. Dünya Savaşı sonlarına doğru yıkılan Nazi karargâhına girildiğinde, hiç akıllara gelmeyen bir şeyle karşılaşılmıştı. Yıkıntılar arasında on iki Tibetli rahibin cesetleri bulunuyordu. Bu duruma o yıllarda hiçbir anlam verilememişti. Aslında savaş atmosferi içinde bunu hiç kimsenin düşünecek hali de yoktu. Savaş bitip de her şey normale dönmeye başladıktan sonra bu durum birçok kimsenin dikkatini çekti.
Nazi karargâhında Tibet rahiplerinin işi neydi? Bu soru uzun bir süre zihinleri meşgul etti. Naziler ile Tibetli rahiplerin ne gibi bir birlikteliği olabilirdi? Konu araştırılmaya başlandı. Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündürücüydü: Naziler bir yeraltı uygarlığı olan Şambalalar ile irtibattaydılar!” (Ergun Candan, Gizli Sırlar Öğreticisi)
Nazilerin seçtikleri sembolde aynı derecede ilginç ve derinlik barındırıyordu. “Gamalı Haç” insanlığın ilk uygarlıklarına kadar dayanan eski bir semboldü. Bu sembolün seçimi rastgele yapılan bir seçim değildi. Sembol eski mitlere, “Kayıp Kıta Mu” ya kadar uzanıyordu. Bu simgeyi seçen de Hitler’in akıl hocalarından biri olan Münih Üniversitesi Jeopolitik Enstitüsü Profesörü General Karl Haushoffer’dir.
Hitlerin mistik yönlerini araştırırken rastladığım diyaloglar beni hayrete düşürmüştür. Bu diyaloglardan bir tanesi Stalingrad yenilgisinden sonra Nazi Partisi Propaganda Bakanı Gobels’in bir toplantıda generallere haykırarak söylediği sözlerdir: “Anlamıyor musunuz? Evrensel anlayış yenildi, ruhsal güçler yeniliyor. Hüküm saati geliyor, tüm insanlar acı çekecekler ve çekmeliler…” Hitler ekliyordu: “Yeterince kayıp verilmedi!”
3.2. Atatürk’ün Hitler Hakkında Kehanetleri

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, Hitler ve o dönem Avrupa’sı hakkında kehanetleri, öngörüleri olduğunu biliyoruz. Bunlardan biri de Mac Arthur İle yaptığı görüşmede söylediği sözlerdir:
“Savaşı o başlatacak, insanlığın başına bela olacak.” sözüdür.
3.3. Metafiziksel Boyutlarla Hitler Hakkında Öngörü
Kitab-ı Mukaddes’in “Esinlemeler” bölümünde şeytan ile ilgili bilgiler verirken şeytanın sayısının 666 olduğu belirtilerek insanlar uyarılır. Hıristiyanlar söz konusu ayetlerden yola çıkarak bazı araştırmalara girişmiş, dünya politikalarını etkileyen bazı önemli şahsiyetlerin isimlerinin rakamsal karşılığını 666’yı verdiği ortaya çıkmıştır. Buna göre Hitler’in yanı sıra, Napolyon ve Stalin’in rakamsal karşılığı da 666’dır. Daha şaşırtıcı olan ise Microsoft İmparatorluğunun sahibi William Henry Gates’in de rakamsal karşılığının 666 olmasıdır.
William L. Shirer’e göre, Hitler 1940 Temmuzunda Paris’e gittiğinde Napolyon’un mezarına gitmiş ve neredeyse tam bir saat orada öylece bakakalmıştır. İşin şaşırtıcı tarafı Hitler’in Paris’te sadece dört saat kalmış olmasıdır.
3.4. Hitler ve Atatürk
Hitler’in hayranlık duyduğu kişiler arasında Atatürk’te vardı. Hitler, Atatürk’e hediye ettiği zırhlı bir Mercedes ile bu hayranlığı çeşitli meselelerle de yinelemiştir. Versailles antlaşmasını yırtarken, Sevr’i kastederek; “Atatürk’ün 10 yıl önce yaptığını biz şimdi yapabiliyoruz.” Sözü ünlüdür.
Hitler’in Atatürk ve Türkiye hakkında söylediği sözler:
- “Arkasında ordusu olmayan bir komutan uzun süre ayakta kalamaz. Atatürk’te iktidarını Halk Partisi sayesinde güvenceye aldı. İtalya’da da aynı şey geçerlidir.”
- “Bizim amacımız dünyayı Nazi egemenliği altına almaktır. Ama ben Türkiye ile hiçbir zaman düşman olmayacağım. Dünyada savaşmayacağım tek ülke Türkiye’dir.”
- “Mavi gözlü Mustafa Kemal, bize demokrasi ve milliyetçiliğin ne olduğunu öğretti.”
- “Benim ustam İl-Duce’dir. Ama onun ustası da Mustafa Kemal’dir.”
- “Bütün enerjimi Atatürk’ten alıyorum. Onun hayatı bizim ışığımızdır.”
- “Mustafa Kemal’in ilk öğrencisi Mussolini, ikinci öğrencisi de benimdir.”
- “Türkler öyle bir millettir ki; hayatta bir tane bile kalsa, devlet kurup intikamını alır!”
4. Nazi Almanya’sının Yıkıma Gidişi
NSDAP yani Nazi’lerin çöküşü Sovyet işgalinin ilerleyişinin durdurulması ile başladı. Sovyetler tarafından 1. Panzer Ordusu’na karşı yapılan taarruzların sonuç vermesinin ardından Alman ordusu 27 Kasım’da Rostov’u tahliye etmek zorunda kaldı. Bu geri çekilme Almanların Doğu Cephesi’nde ilk önemli geri çekilmesidir. Bu geri çekilmeden sonra Hitler, Guderian gibi generalleri görevden alıp ordunun başına geçmiş ve ordusunu tekrar oluşturmuş, güçlendirmiş, Bolşevik saldırısına hazırlamıştır. İlk sıralarda bunu başarı ile yönetse de Nazi Almanya’sının üç cephede savaşması askeri yormuş ve iç sıkıntılar meydana getirmiştir.

Bu dönemde çevresi tarafından Hitler’e karşı yapılan suikast girişimi meydana gelmiştir. Hitler bu suikasttan kurtulmuş ve giderek daha da sertleşmiştir.
İtalyan diktatörü Mussolini’nin halk tarafından yenilmesi Hitler’in Avrupa’da yalnız kalmasına sebep olmuş, 6 Haziran 1944’te müttefiklerin Eisenhower komutasında Avrupa Fethi’ne başlaması ile Nazi Almanya’sı saldırıdan savunmaya geçmiş ve cephelerde geri çekilmeye başlamıştır.
Batıda bunlar olmuş, doğudaysa Stalin’in “Kavrulmuş Toprak” politikası sonucunu vermiş, Almanlar, Sovyetlerin içlerine doğru ilerlerken yanmış, kül olmuş kasaba ve köyler ile karşılaşmıştır. Bu durum askerin açlık çekmelerine sebep olmuştur. Kışın gelmesiyle işler daha da kötüleşmiş, hastalıklardan ve soğuk yüzünden kayıplar verilmiştir. Savaşın uzaması ile beslenen ve güçlenen Sovyetler General Jukov komutasında önemli sonuçlar elde etmiştir.
20 Temmuz 1943’te Kursk Muharebesi yapılmış, Nazi Almanya’sının doğuda kesin yenilgisi ile sonuçlanan bu savaş, Berlin’in kapılarını Sovyetlere aralamıştır. Bu muharebe Almanların Doğu Cephesi’nde gerçekleştirdiği son stratejik taarruz olmuştur.
Kursk Muharebesi 2. Dünya Savaşında yapılmış en büyük tank çarpışmalarından biri olmakla birlikte bir günde en fazla kayıp verilmiş hava çatışmaları bu muharebede gerçekleşmiştir.
4.1 NSDAP’ın Çöküşü
NSDAP’ın çöküşü ile Hitler’in çöküşü aynıdır. Çünkü Hitler NSDAP’ı kuran kişidir. Nazi Almanya’sının lideri (Führer’i) olan Adolf Hitler 30 Nisan 1945 tarihinde henüz yeni evlendiği eşi Eva Braun ile birlikte sığınağında siyanür içerek ve kafasına bir el ateş ederek intihar etmiştir. Emri üzerine eşinin ve kendisinin cesedi yakılmıştır.
Hitler’in intiharından sonra savaş içinde lidersiz kalan Almanya’da generaller arasında tartışmalar patlak vermiştir. Bu iç karışıklığı 7 Mayıs ve 9 Mayıs 1945’te Nazi Almanya’sının teslimiyet antlaşmasını imzalaması ile son bulmuştur. Dönemde yapılan mahkemelerde çoğu SS, Gestapo, Nazi yanlısı ve üst rütbeli subaylar insanlığa karşı suç işlediği için asılmıştır.
2 Eylül 1945 tarihinde son Mihver Devlet olan Japonya’nın da yenilgisi ile bu büyük savaş sona ermiş ama yıllarca etkisini göstermeye devam etmiştir. Bu kanlı savaşın hazinesi 40 – 50 milyon insan kaybıdır!
4.2 Bitirirken
Bismarck‘ın devlet anlayışı ile Hitler’in devlet anlayışı benzerlikler taşır. Yüzyıllar önce sönmüş ve güçsüzleşmiş olan Almanları yeniden şaha kaldıran Bismarck olmuştur. 1. Dünya Savaşı öncesinde Alman İmparatorluğunu kuran, güçlendiren ve belirli bir süre bu İmparatorluğu yöneten Bismarck’ın görevini 1. Dünya Savaşı sonunda Hitler devralmıştır. Bismarck’ın fikirleri modern Alman milliyetçiliğinin ilk kıvılcımını yakmış, Hitler ise bunu devasa bir ateşe dönüştürmüştür.
Savaş sonunda ömrü bin yıl sürecek dendiği III. Reichstag yani Nazi Almanya’sı, Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmüştür. Doğu Almanya’ya, “Demokratik Almanya” ismi verilmiş, Batı Almanya’ya, “Federal Almanya” ismi verilmiştir. Demokratik Almanya’yı Sovyetler, Federal Almanya’yı Fransa, İngiltere ve ABD yönetmiştir. Bu durum 1989 yılında Berlin Duvarının yıkılışına kadar sürmüştür.
Bitirirken kısa özet olarak şu cümleler söylenebilir: “Hitler ve Nazi Almanya’sı 2. Dünya savaşından yenik çıkmasının ve 12 yıl süren iktidarının ardından, Nazi Partisi ve Nazizm bütün dünyada kötü anılmıştır.”
4.3 KAYNAKÇA
- Kavgam, Esen Rüzgâr Yayınları, 2013
- Führer Adolf Hitler’in Yaşamı ve Sırları, Esen Rüzgâr Yayınları, 2013
- Hitler Bana Dedi Ki, Herman Rauschning, Semih Lütfi Kitabevi, 1940
- Gizli Sırlar Öğreticisi, Ergun Candan, Sınır Ötesi Yayın, 2000
- Atatürk Kehanetleri, Ali Bektan, Sınır Ötesi Yayınları, 1999
- Kehanetler Kitabı, Raşit Öztürk, Kültürkent Kuledibi Yayınları, 2014
- Bilinmeyen Hitler, Aytunç Altındal, Alfa Yayınları, 2004
- Bismarck, Jonathan Steinberg, İş Bankası Yayınları, 2015