
Güneş o gün Kopernik Devriminin yıl dönümünü kutlar gibi onurluydu. Garip ki benim duygusal çöküşüm ile eş zamanlı olarak parıldıyordu şu meşhur gökyüzünde. Gökyüzü neden meşhur ki? Yani ne yaptı da bu kadar meşhur oldu, en ben diyecek şairlerin dizelerine kelime olacak kadar… İçeceğimi alıp Moda sahile yürüdüm. Bir gölgelik bulup altına oturdum. Yan tarafımda oturan bir grup insana durduk yere derdimi anlatmaya başladım.
G’: İki yıl önce başladı. Yolda evime yürürken rastladım ona. Önce uzunca bakıştık. Yanıma doğru geldi. Benimle eve gelmek ister gibi bir hali vardı ama o topa giremezdim. Ev dediğim bir artı sıfır. Hani bir odası var o kadar. Mutfak, oturma odası, yatak odası aynı yer. Yemeği yatağımdan uzanarak yapabiliyordum mesela. Tuvaletin yerini söylemek istemiyorum. Bu eve gelmesini nasıl isteyebilirdim ki? Bana yetmiyordu daha. Ama apartmanın girişine kadar benimle yürüdü.
Didem Madak: “Pespaye kedinin asaletini anlatan satırlar burada başlamaktadır(Pulbiber Mahallesi).”
G’: Demir kapıyı açtığımda içeri girdi.
Ferit Edgü: “Biliyorum, kedilerin işinden sual olmaz(Giden Bir Kedinin Artından).”
G’: Ben de sorgulamadım. Bir artı sıfır evimize ilk girişi böyleydi. Zaman içinde onu hiçbir zaman eve hapsetmedim. Ama o da dışarı çıkmadı. Pencere açıktı, kapı aralıktı. Ama o hiç gitmedi.
Nilgün Marmara: “Kimdi o kedi, zamanın eşyayı örseleyen korkusunda eğerek kuşları yemlerine, bana ve suçlarıma dolanan(Düşü Ne Biliyorum)?”
G’: Adını Balık koydum. Kedinin adı Balık…
AudreyHepburn: “Benim görüşüme göre ona isim takma hakkım yok. Birbirimize ait değiliz. Sadece bir gün nehirde karşılaştık. Bir şeye sahip olmak istemiyorum(Breakfast At Tiffany’s).”
G’: Evet ama laf ağzımdan bir kere çıkmıştı. Sonra bir gün karnı şişmeye başladı. Başta kilo aldığını düşündüm ama üzerinde bir halsizlik vardı. Birlikte geçirdiğimiz iki yıldan sonra bunu fark etmem zor olmadı. Karnı şiştikten en fazla iki gün sonra onu doktora götürdüm. Fip hastalığına yakalandığını söyledi. Kedilerin bedeninde bulunan ancak belli durumlarda mutasyona uğrayan ölümcül bir hastalıkmış.
Didem Madak: “Hepimiz için tehlikeyi güzelleştirebilirim(Vaziyet).”
G’: Bir çaresi olmadığını söyledi veteriner.
Didem Madak: “Kediler insanı yarı yolda bırakmazdı(Kaza Anılar).”
G’: Az önce gömdüm Balık’ı. Buraya gelmeden eve uğradım. Bir artı sıfır evim çok büyükmüş. Hiç gereği olmadığı kadar büyük…
Şevket: “Benim yerimde olsaydın kedicik, benim yerimde olmak istemezdin(Beş Şehir).”
*Görsel 1961 yapımlı Breakfast At Tiffany’s filminden alınmıştır.