EDEBİYATSANCAR CANŞİİRYAZARLAR

İÇİMDE BENDEN ÖLÜLER MEZARLIĞI


10 Ekim 2022


Tüm kırgınlıklarımın bir sonu yok, olmayacak da…
Hayatımın en büyük kırgınlığını olurlarken
paramparça olmuş yorgun benliğim
içimde çoğalıp duran bir zehirle tükenip gidecek.
Biliyorum, bu zehir öldürmeyecek acıyla çoğalan,
uyuşan her bir zerremi.
Bir işkence gibi hayatımın her anına yayılıp
geleceğimi yakalayacak, kıskıvrak.
Ve ben duygularımı böylesine
çıplak bir şekilde anlatırken utanmayacağım asla…
Tüm duygu korkaklarına inat, savuracağım
zavallı, biçare içselliğimi.
Tüm duygu korkaklarına inat haykıracağım
sevgimle birlikte bu kırık dökük halimi.
Sevgim, can çekişirken hak edilmemiş
bir acıya nasıl gark olur ki?
Kimliksizlik, bencillik, aymazlık, başıboşluk, çocukluk...
Her neyse işte.
Kaç kez vuruldum bunlarla
tüm iyi niyetimle direnmeye çalışırken?

Bir köşeye atılmış unufak kalbimle
şimdi acıların içinde bir isyanı
dile getirmenin de anlamı yok.
Belki de hiçbir şey yoktu,
var olduğunu sandığım hezeyanlarımdan başka…
Sahiden yok muydu?
Bir sevgi, karşılığını bulamadan
böylesine nasıl yeşerebilirdi ki?
Bunun şaşkınlığını yaşarken
İçimdeki kırgınlığı nasıl yatıştırabilirdim?

Anlaşılmak mı, sevilmek mi?
Neyi, kim anlayacaktı
ya da kendi olmaya korkan biri mi sevecekti?
Bir oyunun içinde kendime sürülürken
çoktan yitik benliğimle bir daha bulunamayacak
bir hayal oldum.
Gerçekler dolanırken acımasızca masum yüreğime
durmadan bir düşün içinde nasıl debelenip dururum…
Bunu bilmiyor muydum?
Bildiğim her şey içimde
kapanmayacak yaralara dönüştü artık…
İçimde ölüler mezarlığı kurulmuşken
bir kere daha mı aldandım?
Şüphesiz, pundunaya getirilmiş duygularım aldı en çok da
bu acımasız aldanmışlığın içinde payına düşeni.

Nasıl bu denli bir ahmak olabilirdim…
Seni nasıl mutsuzluk olarak hatırlayabilirdim…
Bu ikisinden hangisi daha çok canımı yakıyor?
Tüm güzel şeyler için çırpınıp dururken ben
içimde benden ölüler mezarlığı.
Kimsenin gelmeyeceği ve ulaşamayacağı yalnız bir mezarlık…
İçimde şu anımda kaç ölü yaşıyor benimle,
biliyor musun?
Zihnin ve duygularını özgür bıraksaydın ya…
Bu tutsaklık,
tüm kötü oluşların ve mutsuzlukların sebebiydi.
Ve benim de yok oluşumun.
Yok oluşun, yok oluşum, yok oluşumuz…
Bize kalan bir yok oluş hikayesi miydi?

İlgili Makaleler

8 Yorum

  1. “Yalnızlığıyla yol alan bir insanı, hiç kimse yokluğuyla korkutamaz” desede Fazıoğlu
    Benliğine işleyen, bedeninin her zerresine nüfus eden acısı ayrı güzel,heycanı ayrı güzel, hayeli, düşü ayrı.
    Hasreti ayrı acı, çilesi ayrı, serzenişi umutsuz.
    Sığındığın bu kapının vefasızlığa mahkumsun.
    Bu öyle bir şey ki seni senden eden ama her zerrenin yine Onda hayat bulduğu, her yolun ona çıkışı, her çıkmazın onda son oluşu. Her travma sonrası büyütüp, derinleştikçe arındırıcı.
    Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamının anlamı. Ve sen yine şahidin, tanığın, hakimin sadece sen olduğun bu iç hesaplamada yine kendini sanık koltuğunda bulursun ve…
    Sonra o
    İşte o
    O bendeyse, sol yanımdaysa, orada
    Uzaklarda aradığım ne…
    Yine yeniden dersin
    Bugün en dipten başlayarak acı çekiyorum. Yalnızca acı çekiyorum bugün…

    1. yine olağanüstü derinlikte bir yorum. sizden de bekliyoruz efendim, yer altındaki madenin kimseye faydası yoktur. içinde barındırdığın cevherin gün yüzüne çıkıp şavkıyla aydınlatması dileğiyle…

  2. Tebrik ederim hocam.
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
    Sanatla yaşamak sitesi meğer ne kıymetli şairleri içinde barındırıyormuş…

  3. o vurucu dizeleri tek tek sıralamak şiiri yeniden buraya alıntılamak olacaktı. aynı yerden kanıyoruz. mecazi ve temel anlamda kanıyoruz. yolun açık, kalemin keskin olsun. teşekkürler

  4. Teşekkür ederim hocam. Yazdıklarımın değeri sizler gibi değerli üstadların kıymetli eserlerindendir. Madende sizlersiniz cevherde sizden.
    Söz konusu sizlerle aynı atmosferde nasiplenmekse belki bir gün neden olmasın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu