MÜZİKYAZARLARZEYNEP MUTLUAY

BACK TO BLACK

Amy Winehouse, 23 Temmuz 2011’de Birleşik Krallık’ta evinde ölü bulunduğunda ve haber BBC’de veriliyorken ben kahvaltı yapıyordum. Önce inanamadım. Çok genç olması… 28 yaşında… Önce derin bir acı, sonra derin bir öfke. Çok seviyordum onu… Öyle bir ses, öyle bir gırtlak… Bir daha kim bilir kaç yıl sonra gelecekti dünyaya… Hele Türkiye’ye zaten gelmez… Ya bunu neden yaptın be kızım? Aşırı doz ne? Hep o kocası olacak Blake adisi yüzünden… Bir süre yas sürecinden sonra Blake sinirlenmeye başladım. Onun da umurundaymış gibi. Sunturlu küfürler ettim ona hiç duymadığı. Sonra özlem evresine geçti yas sürecim. Back to Black dinlerken akan gözyaşlarım, You know I am No Good ile arş-ı alaya çıktı.

İnsanların zeki ve yararlı olanlarının daha çok yaşaması gerektiğine inanan düz bir fikrim var. Dünyaya bir hayatına karşılık bir bedel verebilmiş, bilim ya da sanat ya da bir tip müzik ya da filozoflar… Belki endemik bir bitki bulmuş biyolog ya da çaydanlık sapını icat eden insan daha çok yaşamayı hak ediyordur ortalama sokaklara tüküren, sevişmeyi bilmeyen, kokan bencil bir insandan. Bence öyle… Hatta eminim böyle olmalıydı hayatta ki karşılığımız. Ödül bu olmalıydı. Ama evren ya da Tanrı hiç bana sormuyor, hiç sormadı ne yapalım, hey hadi Bir akıl ver. Herkes kadar bencil onlarda. Hep kendi doğruları var. Amy’de bir kurban. Çok kızdım bir zamanlar. Ne vardı aptal Blake’in peşinde bu kadar sürüklenecek. Aman bulurdun ya birini. Adam mı yok? Dünyaca ünlü güzeller güzeli sesi olan bir kadın bile erkek faşizmine uğradıysa…

Kadınların erkekler karşısında bu ısrarla sürdürdükleri naçar halleri beni hayatta en çok üzen olgulardan. Sebep neydi Amy? Dünyayı önüne açmışken daha yazacak bir sürü şarkı sözü, söyleyecek bir sürü şarkı, dans edecek bir sürü 60’lar kıvamında klip ve konser varken… Sebep?

Dişlerinin yarısı dökülmüş uyuşturucu bağımlısı bir adama bu kadar bağlı kalmak neden? Kaldı ki burada şöyle bir sorunsal ortaya çıkıyor. Bir kadın bilerek isteyerek ve severek yalnızlığına sahip çıkamaz mı? Reddedilme duygusuyla başa çıkamaz mı? Bu kadar mı ilgi kırıntısına muhtacız? Bu kadar mı zavallıyız? Keşke kendini sevseydin sadece. Sırf ben üzülmeyim diye bile buna değerdi. Neden o adamı seçerek benim gibi insanları senden mahrum ettin Amy? Bu adaletsizlik… Benim senin sesinden dinleyebileceğim yüzlerce şarkı olacakken neden on ya da on beşiyle yetiniyorum. Amy, sana kızgınım evet şimdi ölüsün… Beni duymazsın… Bilmezsin hatta belki yaşasan da umurunda olmazdım muhtemelen; ama bence bir insanın böyle güzel özellikleri varken tek bir kişi hayatına sebep olmamalı… Seninki bireysel bir ölüm olmamalıydı. Biz de vardık. Ancak sıradan insanların kendi ölümlerine karar verme hakları olmalı. Eğer bir insan gidince peşinden binlerce insan üzülecekse hayatından bir şeyler kopup gidecekse biraz onları da öldür müyor mu bu?

Belki deli saçması bu yazdıklarım. Olsun sen zaten Türkçe de bilmezsin. Anlamazsın. Ama aslında tüm sitemli sözlerim sevgimden, içimde seni hep yaşattığımdan. Kendimde bir parça yarattım senin için. Oraya koydum. Her piyano sesiyle, solo jazzla titreşen bir kapı anahtarısın sen. 23 Temmuz’da öldüğünü sandın ama ben seni hiç tanımadığın bir kadının ruhuna hapsettim… You know i am no good…

Zeynep Mutluay

Dünya şarkılara sığacak kadar küçük, anlam aranmayacak kadar kısa belki de…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu